Bir savaş daha bitti. Ya da biz öyle sanıyoruz.
İran televizyonları, gözleri kıstıran bir gülümsemeyle “zafer bizimdir” diyor. İsrail cephesi ise kameraların önüne daha sistemli çıkıyor: “Hedeflerimiz tam isabetle vuruldu.” Her iki başkentte de propagandanın dumanı tüterken, dünya medyası galip tayinine girişmiş. Ama galibiyet yalnızca televizyonda ilan edilirse, savaşlar neden hala toprağı kanla yoğurmaktadır?
Bu toprakların eskimez aklı der ki: Bir savaşta zafer, karşı tarafın sınırından içeri yürüyüp, orada kalabildiğin kadar gerçektir. Hava kuvvetleriyle ekranlara renkli patlamalar sunmak, strateji değildir; sükûnetin üzerine atılmış sahte bir gösteridir.
***
Ne İran Tel Aviv’e yürüdü ne İsrail Tahran’a ulaştı. Ulaşamazlar da. Çünkü çağımızın savaşları, ön cephesi olmayan muğlak muharebeler haline geldi. Dronelar, insansız araçlar, dijital haritalar... Ama haritasız kalbin, cepheyi anlayacak pusulası olmaz. Ve unutmayın: Bir milletin kalbine girmeyen hiçbir ordu kalıcı olamaz.
Bugün zafer çığlıkları atan her iki taraf da, aslında kan içinde yaralı bir çocuk gibi haykırıyor: “Ben düşmedim!” Oysa toprağa düşen yalnız askerler değil, itibar, akıl ve basirettir.
***
Zafer, sadece sizin konuşmanız değil, dünyanın sizi dinlemesidir. Zafer, düşmanın değil, düşmanın halkının sizin sesinize kulak kabartmasıdır. O ses Tahran’da yankılandı mı? Hayır. O ses Tel Aviv sokaklarında duyuldu mu? Elbette hayır.
Öyleyse, dostlar… Bu savaşın bir galibi yoktur. Belki ateşkes kağıt üstünde yazılmıştır, ama gönüllerde kan lekesi hâlâ kurumamıştır.
Kara kuvvetlerinin bir başka toprağa ayak basmadığı bir savaş, uzaktan atılan taşla yıkılmış bir camdan ibarettir. Gürültülüdür, ama yapı yerindedir. Zafer ise yapıdan taş sökebilmektir.
***
Zafer, geçici üstünlük değil, kalıcı hükümranlıktır. Ve ne İran İsrail’in ne İsrail İran’ın topraklarına hükmedebildiğine göre, bu savaş sadece bir duraklamadır.
Galip yok. Ama kaybeden çok.
İnsanlık yine kaybetti. Çünkü her savaştan sonra geriye sadece toprak değil, bir milletin vicdanı da harap kalır.