Tarih kitaplarını açın, bakın… Büyük Selçuklu’dan Türkiye Selçuklu’ya, oradan Osmanlı’ya… Hepsinin sonu aynı! Dış düşman mı yıktı bu devletleri? Hayır! İçimizdeki hainler…
Gulam sistemi diyorlar ya… Devşirme… Köle askerler… Bunlar sadece askerî kurumlar değildi. Bunlar, sistemin içine sızmanın, devleti içten kemirmenin formülüydü. Rahmetli Atilla İlhan ne güzel söylemişti: “İçerdeki yüzde 10 hain kontenjanı…”
Nasıl yıkıldı Büyük Selçuklu? Vezirler birbirine girdi, emirler sultan olma hırsına düştü. Dış düşman değil, içteki çekişme bitirdi.
Türkiye Selçuklu’su? Aynı hikaye… Moğollar geldiğinde, karşılarında birlik değil, parçalanmış bir devlet buldular. İçteki mücadeleler, saray entrikaları… Yine aynı…
Osmanlı? 600 yıl ayakta kalan imparatorluk nasıl çöktü? Yeniçeri isyanları mı, saray darbeleri mi, yoksa Tanzimat’la birlikte içeri sızan “modernleşme” virüsü mü? Hepsi!
Bu ülkede şuurlu insan az, şuursuz çok. Şuursuzlar için tarih tekerrür eder dedikleri gibi… Bugün de aynı oyunlar oynanıyor. Aynı senaryolar… Aynı hainler…
Dış güçler gelip de bir ülkeyi istil? edemez. Önce içerideki işbirlikçileri bulur, onları kullanır. Troy’u da içeriden aldılar, İstanbul’u da…
Bu millet ne zaman anlayacak acaba? Asıl düşman kapıda değil, salonda!