John Steinbeck'in ölümsüz eseri "Gazap Üzümleri", 1930'lu yılların Büyük Buhran'ında, Oklahoma'dan California'ya umut yolculuğuna çıkan Joad ailesinin yürek burkan hikayesini anlatır. Romanın, topraklarından koparılan köylülerin açlık, sefalet ve sömürü karşısındaki mücadelesi, günümüz çalışma koşulları düşünüldüğünde çarpıcı bir yankı buluyor.
Joad ailesinin California'da karşılaştığı, işçiliğin değersizleştiği, ücretlerin düşürüldüğü ve insanlık dışı yaşam koşullarının hüküm sürdüğü düzen, ne yazık ki modern çağın parıltılı yüzeyinin altında da kendini gösteriyor. Elbette günümüzde tarlalarda değil, fabrikalarda, çağrı merkezlerinde, depolarda veya gig ekonomisinin görünmez köşelerinde emek veren milyonlarca insan, Joad ailesinin ruhunu taşıyor.
Romanın o yakıcı sahnelerini hatırlayın: Yevmiyeleri sürekli düşürülen, barınma imkanları kısıtlı, en temel sosyal güvencelerden yoksun bırakılan insanların çaresizliği... Günümüzde de esnek çalışma adı altında güvencesizliğin arttığı, asgari ücretin açlık sınırında gezindiği, çalışma saatlerinin uzadığı ve hatta mesai dışı taleplerin sıradanlaştığı bir tablo ile karşılaşıyoruz. "Kalıcı işsizlik" tehdidi, tıpkı Joad'ların topraklarını kaybetme korkusu gibi, modern işçinin yakasını bırakmıyor.
California'daki çiftlik sahiplerinin işçileri birbirine düşürüp, "böl ve yönet" taktiğiyle ücretleri daha da aşağı çekmesi, günümüzdeki sendikasızlaştırma çabaları, işçilerin bir araya gelmesini engelleyen politikalar ve bireysel "rekabet" baskısı altında dayanışma ruhunun zayıflatılmasıyla birebir örtüşüyor. Emek, hala piyasanın en ucuz metaı olarak görülüyor ve "daha azla daha çok üret" düsturu, maalesef geniş kitleler için bir yaşam biçimi haline gelmiş durumda.
Ancak "Gazap Üzümleri", sadece trajediyi değil, aynı zamanda Ma Joad karakterinde vücut bulan insan ruhunun direncini ve dayanışma gücünü de vurgular. Joad ailesinin tüm zorluklara rağmen bir arada kalma çabası, birbirlerine destek olma arzusu, umudun en karanlık anlarda bile yeşerebileceğinin işaretidir.
Günümüzde de bu dayanışma ruhu, işçi hakları mücadelelerinde, sendikal direnişlerde ve adaletsizliklere karşı yükselen seslerde kendini göstermektedir.
Steinbeck'in 1939'da yazdığı bu roman, yüz yıla yakın bir süre sonra bile çalışma hayatındaki temel adaletsizliklerin ve emek sömürüsünün evrensel bir sorun olduğunu bize hatırlatıyor. "Gazap Üzümleri", yalnızca Büyük Buhran'ın bir portresi değil, aynı zamanda insan onurunun, emeğin ve adaletin çağlar ötesi mücadelesinin zamansız bir destanıdır. Bugünün "Gazap Üzümleri"ni yaşamamak için, Joad ailesinin çilesinden ders çıkararak, insan odaklı bir çalışma düzeni ve toplumsal adalet için mücadele etmeye devam etmeliyiz.